1870’ler: Işık yansımalarını yönlendirmek için cam çubuklar ve prizmalar kullanarak, bazı erken optik iletişim denemeleri yapıldı. Ancak bu denemeler verimli değildi.
1880’ler: Alexander Graham Bell, ışığın ses sinyallerini taşıyabileceğini öne sürdü ve fotofon adını verdiği bir cihaz geliştirdi. Fotofon, ışığın ses sinyallerini iletmek için kullanılan bir optik iletişim cihazıydı.
1920’ler: John Logie Baird, fotofonun geliştirilmiş versiyonları üzerinde çalıştı ve ışık yoluyla televizyon sinyalleri iletmeye çalıştı.
1950’ler: Yarı iletken lazerlerin ve optik fiberlerin geliştirilmesi ile fiber optik iletişim teknolojisinin temelleri atıldı. Bu dönemde, fiber optik iletişim konsepti daha fazla ilgi görmeye başladı.
1960’lar: 1960’ların sonlarına doğru, IBM’den Physicist Robert Maurer ve ekibi, plastik bir fiberin ışığı iletebileceğini gösterdi.
1970’ler: Corning Glass Works (şimdi Corning Incorporated), silika cam fiberlerin geliştirilmesinde önemli bir ilerleme kaydetti ve bu, fiber optik iletişim teknolojisinin daha yaygın kullanımını mümkün kıldı.
1980’ler: Fiber optik iletişim, telekomünikasyon ve bilgi iletişimi alanlarında yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Bu dönemde fiber optik ağlar ve kablolar, veri iletimi için standart hale geldi.
Bugün, fiber optik iletişim teknolojisi internet, telefon, televizyon ve diğer iletişim ihtiyaçlarını karşılamak için geniş bir şekilde kullanılmaktadır. Fiber optik kablolar, yüksek hızlı veri iletimi için çok etkili ve güvenilir bir araçtır ve iletişim altyapısının temel bir bileşeni haline gelmiştir.